“…İsraf ederek saçıp-savurma. Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür.” (İsra Suresi, 26-27)
Allah'ın verdiği nimetin değerini takdir edememek, verilen nimetleri kullanırken veya sarf ederken bilinçsizce hareket etmek israfa neden olur. Bu nedenle nimetin değerini bilmeyen ve dolayısıyla gerektiği şekilde kullanmayan insanlar, Allah'ın lütuf ve ikramına karşı nankörlük etmiş ve O’nun kadrini ve rahmetini hakkıyla takdir edememiş olurlar. Bu da din ahlakına uygun olmayan bir davranış olduğu için, ahirette Yüce Allah'ın cennetinden, rahmetinden ve nimetlerinden uzak kalmaya neden olabilir.
Mübarek Ramazan Ay’ını yaşadığımız bu günle
rde tüm Müslümanlar oruç ibadetlerini yerine getirirken, Rabbimiz’in verdiği nimetlere karşı daha da titiz davranmaktadırlar. Çünkü Yüce Allah, küçük büyük ayırmaksızın israfın her türlüsünü haram k›lm›flt›r. Gereksiz, amaçsız ve yararsız yere mal, zaman ve benzeri harcamalar yapılmasına ve tutumsuz davranışlarda bulunulmasına "israf" adı verilir. İsraf, Allah'ın Kuran'da yasakladığı ve şeytanın özelliği olduğunu haber verdiği bir davranıştır.
Ne var ki din ahlakından uzak olan insanların büyük bir bölümü imkanlarını sınır tanımaz bir şekilde harcamakta, hayatlarını israf içinde tüketmektedirler. Bu kişiler büyük bir gaflet içinde olduklarını fark etmedikleri gibi, kendilerinin hiçbir zaman yoksul düşmeyeceklerinden de adeta emin gibidirler. Oysa elbette ki yaşamlarının bir sonraki kesitinde kendilerini düşkün, fakir, yardıma muhtaç biri olarak bulabilirler. Ama günlük hayatın gaflet dolu koşuşturmacası içinde bu olası gerçeği tamamen unutmuş şekilde yaşarlar. Onlar için para harcayıp sonra bununla övünmek sözde bir prestij kaynağıdır. Bu kişilerin tutumu Kuran'da şu şekilde bildirilmiştir:
"O: "Yığınla mal tüketip-yok ettim" diyor. Kendisini hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor?" (Beled Suresi, 6-7)
Bu ayette bildirildiği şekilde gaflet içinde olan kişilerin göz ardı ettikleri bir gerçek bulunmaktadır: Yüce Rabbimiz dünya hayatında insana, kendi bedeninden soluduğu havaya, yediği yemekten kullandığı teknik aletlere kadar sonsuz nimetler nasip etmiştir. Gökte ve yerde bulunanları onun emrine vermiş, görünür ve görünmez nimet ve rızıklarını onun kullanımına sunmuştur. İnsana düşen ise bu nimetleri Allah rızası için ölçülü bir biçimde kullanmak ve israftan kaçınmaktır. Allah, Kuran’da insanların kendilerine verilen nimetleri nasıl değerlendirdikleriyle ilgili ahirette sorguya çekileceklerini "Sonra o gün nimetten sorguya çekileceksiniz." (Tekasür Suresi, 8) ayetiyle haber vermiştir.
Allah, İsraf Edenleri Sevmez
Yüce Allah, Kuran'da israfı kullarına haram kılmış ve israf edenleri sevmediğini bildirmiştir:
"Ey Ademoğulları, her mescid yanında ziynetlerinizi takının. Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez." (A'raf Suresi, 31)
Kuran’ın diğer ayetlerinde ise israf edenler için "şeytanın kardeşi" ifadesi kullanılmaktadır:
"...İsraf ederek saçıp-savurma. Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür." (İsra Suresi, 26-27)
Bu ayette bildirildiği üzere israf, şeytanın karakteristik özelliklerinden bir tanesidir. Şeytanı en büyük düşman edinen müminlerin bu ayet gereği, israf konusunda özel bir titizlik göstermeleri gerekir.
Allah’ın lütfettiği bütün nimetler ve güzellikler mümini ahirete yöneltir. Sahip olduğu her mal daha çok ecir kazanması için bir fırsattır. Bu fırsatı gereği gibi değerlendirmemek, sahip olduğu nimetlerin bir deneme için kendisine verildiğini kavrayamamak, ahiret yerine dünya hayatına razı olmak demektir. Bu da kişiyi sonsuz azaba sürükleyebilecek ciddi bir gaflettir. Kuran’da haber verildiği üzere, bereketin anahtarı şükürdür. Allah’ın verdiği nimetleri hakkıyla takdir edebilen ve bunların arkasındaki gerçeği kavrayabilen bir Müslüman O’na gönülden şükreder. Verilen nimetleri saçıp-savuran, israf eden ve bu nimetler dolayısıyla şımaran kişiler ise Allah’ın rahmetinden biraz daha uzaklaşırlar. Allah bu gerçeği, Kuran’da şu şekilde haber vermiştir:
"Rabbiniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, benim azabım pek şiddetlidir." (İbrahim Suresi, 7)
İsraf Edilen Nimetler
İsraf deyince insanın aklına öncelikle mal, mülk ya da paranın israfı gelir. Oysa israf sadece mal ile olmaz. Allah'ın verdiği nimetlerin, Allah rızasını gözetmeden gereksiz yere harcanması bir israftır. İsraf edilen nimetlerden bazıları şunlardır:
Zaman Konusundaki İsraf
Zaman Allah'ın insanlara verdiği çok büyük bir nimettir. İnsanlar dünya hayatında, kendilerine tanınan kısa süre içinde Allah'ı en çok razı edecek davranışlarda bulunmayı ve ahiretteki sonsuz cennet nimetlerine kavuşabilmeyi hedeflerler. Bu yönde Allah rızasının en fazlasını gözeterek değerlendirilmesi gereken en önemli nimetlerden biri "zaman"dır.
Eğer kişi zamanını, Allah rızasını hedefleyen işler yapmak yerine aklını ve kalbini Allah'ı anmaktan uzak tutup boş işlerle geçirirse bu büyük nimeti israf etmiş olur. Bu da ahirette onulmaz bir pişmanlık yaşamasına sebep olabilir. (Doğrusunu Allah bilir)
Her canlının hangi gün, nerede, nasıl, ne zaman öleceği kaderinde bellidir. Muhtemelen ölüm en beklemediğimiz anda gelecektir. Bu sebeple zaman nimeti israf edilmemeli, her saniyesi Allah rızasına uygun düşünce ve davranışlarla değerlendirilmelidir. Allah’ın bize verdiği sınırlı süreyi en yararlı şekilde geçirmek, kısacık dünya hayatına tamah etmemek ve ahirete yönelik çalışmalar yapmak en önemli düşüncemiz olmalıdır.
Bilgi Konusundaki İsraf
Allah bazı insanları belirli konularda ehil kılmış ve onlara Katından bir bilgi üstünlüğü vermiştir. Örneğin Allah, bir lütuf olarak kimilerine yabancı dil öğrenme imkanı vermiş, kimilerini bilgisayar ya da mühendislik gibi daha teknik alanlarda bilgi sahibi kılmış, kimileriyse geniş bir genel kültürle donatılmıştır. Farklı konularda ilim sahibi olan bu kişilerin yapması gereken ise ehil oldukları konularda Allah rızası için çalışmalarda bulunmalarıdır. Aksi halde sahip oldukları bilgiyi israf etmiş olurlar.
Sağlık Konusundaki İsraf
Sağlık da Allah'ın insanlara sunduğu büyük bir nimettir. Kişi Allah'ın dünya hayatında kendisine emanet olarak verdiği bu bedene en iyi şekilde bakmakla ve Allah rızasını arayarak ömrünü geçirmekle yükümlüdür. Sağlığı veren elbette Allah'tır. Ancak kişi kendisine verilen bu bedene en güzel şekilde bakmakla yükümlüdür. Bunun için temiz ve sağlıklı yiyecekler yiyerek, düzenli spor yaparak, zararlı alışkanlıklardan kaçınarak sebeplere sarılır, bu onun fiili duasıdır. Bedenine gerekli özeni göstermemek, sağlığına zarar verecek yiyecek ve içecekleri tüketmek de Kuran ahlakına uygun bir davranış değildir.
Enerji Kaynakları Konusundaki İsraf
Su, elektrik, doğalgaz gibi yeryüzündeki enerji kaynakları, insanların israftan özenle kaçınmalarını gerektiren diğer konulardandır. Boş yere akıtılan su, kimsenin bulunmadığı bir ortamda açık bırakılan bir ışık ya da ihtiyaçtan fazla kullanılan doğalgaz birer israftır. Bunlarla ilgili yapılan her ek harcama, Allah rızası için yapılacak faydalı bir çalışmaya ayrılacak paranın biraz daha azalması demektir. Bu yüzden bu tip enerji kaynaklarının kullanımında israftan kaçınmak son derece önemlidir.
Yiyecek ve İçecek Konusundaki
İsraf Dünyadaki mevcut besin kaynakları her insanın, günlük ihtiyacını karşılayabilecek düzeydedir. Ama buna rağmen dünyada milyonlarca insan açlık çekmektedir. Birleşmiş Milletler’in hazırladığı raporlara göre, her gün dünyada 40 bin çocuk israfın yol açtığı açlıktan dolayı hayatını kaybetmektedir. Dünyada açlıkla karşı karşıya olan insanların sayısı ise 800 milyonu geçmektedir. Dolayısıyla israf edenler, evindeki yiyeceklerin bozulmasına göz yumanlar ya da kişisel çıkarları uğruna, örneğin ürün fiyatını arttırabilmek için kamyonlar dolusu sebze ve meyveyi çöpe atan insanlar, bu ürünlere muhtaç olan ve açlık sınırında yaşayan milyonlarca insanın varlığını hiç hesaba katmamaktadırlar. Dünyada her gün lokantalarda, evlerde, işyerlerinde çöpe atılan yiyeceklerin, ekmeğin, meyve ve sebzenin haddi hesabı yoktur. Hiç kuşkusuz bu, Allah’tan korkan vicdanlı bir insanın yapabileceği bir davranış değildir. Senede yaklaşık 20 milyon çocuğun yeterli beslenemediği için öldüğünü bildiği halde bu durumu göz ardı ederek hayatına devam etmek, çok büyük bir zulümdür. Vicdanlı insana düşen; yeryüzünden açlık ve fakirlik silininceye dek gayret etmek, gerek kişisel gerekse toplumsal olarak israfı önleyerek zayıf düşmüş insanların kurtulmasına vesile olmaya çalışmaktır.
"Asmalı ve asmasız bahçeleri, hurmaları ve tadları farklı ekinleri, zeytinleri ve narları –birbirine benzer ve benzeşmez- yaratan O'dur. Ürün verdiğinde ürününden yiyin ve hasad günü hakkını verin; israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez." (Enam Suresi, 141)
Mümin Verilen Nimetlerin Değerini Bilir ve İsraf Etmez
Allah Kuran'da "... yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez." (Araf Suresi, 31) ayetiyle bildirdiği gibi, inananların nimetlerden faydalanmasını bildirmiş ve bunların israf edilmesini yasaklamıştır. Ancak önemle vurgulanmalıdır ki; israf etmemek, zenginliği ve varlığı reddetmek, Allah rızasına uygun olan harcamalarda kısıtlama yapmak ve gereksiz yere kendine zulmetmek değildir. Burada tek ölçü, yapılan harcamanın Allah rızasını hedefleyen bir iş uğrunda yapılıp yapılmadığı olmalıdır.
Cennete layık olabilmek için öncelikle dünya hayatında bu üstün ahlakı kazanabilmek gerekmektedir. Ufak bir miktar olduğunu düşünerek israf yapmak, nimeti hor kullanmak, ziyan olmasına, zarar görmesine sebep olmak, bildiği halde zararı engelleyici tedbirleri ilk anda almamak gibi hareketler de yine nimete nankörlük anlamına gelir. Müminin en çok, bu tür dikkatten kaçabilecek israflara karşı titiz olması ve Allah'a karşı nankörlük edip gerektiği şekilde şükrünü yerine getirememekten sakınması gerekir.
Kuran’da verilen Hz. Süleyman örneği müminler için güzel bir uyarı teşkil eder. Hz. Süleyman Rabbimiz’in kendisine nasip ettiği zenginliği Allah rızası dışında hiçbir amaç için kullanmamıştır. Nitekim Hz. Süley-man'ın Kuran'da bildirilen ifadesi onun mal sevgisine yönelmesinin amacını açıklamaktadır:
"O (Süleyman) da demişti ki: "Gerçekten ben, mal sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim..." (Sad Suresi, 32)
Zenginlik, ihtişam ve hakimiyet Allah'ın dilediği mümin kullarına armağan ettiği bir lütfudur. Önemli olan Allah'ın helal yoldan verdiği mal ve servete karşı gereken şükrü yaparak bunları israf etmeyip yerli yerinde kullanmak, Allah'ın nimetini sürekli anmak ve bu sayede Allah'a yakınlaşmaya ve O'nun rızasını kazanmaya yollar aramaktır.
“Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın; O'nun yolunda cehd edin (çaba harcayın), umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Maide Suresi, 35)
Bereketin Sırrı İsraf Etmemektir
Müslümanlar hem her nimete çok şükreder hem de israfa çok dikkat ederler. Yiyeceği, suyu, kıyafeti, eşyayı, teknolojinin sağladığı imkanları Allah’ın ayette bildirdiği "Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne kısarlar; (harcamaları,) ikisi arasında orta bir yoldur." (Furkan Suresi, 67) emri gereği ihtiyaçları kadar kullanırlar.
Allah’ın cehennemdeki sonsuz azabından çok korkan iman sahipleri, Kuran ahlakına uyma konusundaki titizlikle-rine, her konuda olduğu gibi israf konusunda da çok dikkat etmelidirler. Yaklaşık her gün haberlere konu olan israf konusuna, nimetlerin savurganlık şekline dönüşmemesi için her Müslüman, birey olarak sahip çıkmalıdır. Tüm bu nimetler israf edilmek yerine, din ahlakının menfaati için kullanıldığında Allah Müslümanlara bereketini artıracaktır. Böylece dünyada inşaAllah refah ve huzur ortamı daha da artacaktır.