Konuşma yeteneği Allah’ın insanlara verdiği çok büyük bir nimettir. İnsan her nimet gibi bu nimeti de Allah’ın rızasına uygun olarak kullanmakla sorumludur. Herkesin yaptıklarının karşılığını eksiksiz olarak göreceği ahiret gününde, her insan davranışlarının yanı sıra yaptığı konuşmalardan da hesaba çekilecektir. Bu gerçeğin farkında olan müminler, tüm yaşamları boyunca konuşmalarının Allah’ın rızasına uygun olmasına dikkat ederler.
Ancak Kuran ahlakından uzak yaşayan kişiler, müminlerin gösterdikleri titizlikten yoksundurlar. Çoğu zaman boş ve amaçsız konuşmalara dalan bu kişiler, konuşmayı genellikle kendi kibirlerini tatmin aracı olarak görürler. Bunun en belirgin göstergesi ise kullandıkları ”ben bilirim” üslubudur.
Allah, Kuran’da güzel ahlakın nasıl olması gerektiğini detaylı olarak bildirmiştir. İnsanlara, Rabbimiz tarafından, Allah korkusu ve Allah sevgisinin sonucunda verilen aklın ve anlayışın tecellisi olan bu özellikler müminlerin önemli özelliklerinden birkaçıdır. Ancak din ahlakından uzak yaşayan kişilerde eksik olan bu özellikler, onların akıl ve anlayış yönünden eksik olduklarının da açık göstergelerindendir. Genellikle çeşitli şekillerde kendini belli eden bu eksikliklerin bir alameti de “ben bilirim” düşüncesidir. Bu tavrı gösteren insanlar genellikle kulaktan dolma yüzeysel bilgileri her fırsatta sergileyerek kendilerini aklı başında, saygıdeğer insanlar olarak göstermek isterler. Bu amaçla genellikle uzun, sıkıcı ve hikmetsiz konuşmalar yaparlar. Konuşmalarındaki ortak özellik ise kullandıkları ”ben bilirim” üslubudur.
Yaygın Bir Davranış Bozukluğu: ”Ben Bilirim” Mantığı ...
Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. (Yusuf Suresi, 76)
Din ahlakını yaşamayan kişilerin en belirgin özelliklerinden biri, akıl ve anlayış yönünden eksik olmalarıdır. Ancak bu kişiler genellikle kendilerini akıllı ve bilgili kişiler olarak göstermeye çalışır, bazen pek çok insanın bildiği, bazen de kulaktan dolma yüzeysel bilgileri bu tavırları için aracı olarak kullanırlar. Çevrelerindeki insanlara her fırsatta sözde bilgilerini ve tecrübelerini ispatlamaya çalışırlar. Pek çok kötü ahlak özelliğinin olduğu gibi ”ben bilirim” mantığının kaynağı da aklın ve anlayışın devreden çıktığı nefstir. Daima kötülüğü emreden nefs, insanın kendini üstün görmesine ve bunu ispat etmek için ”ben bilirim” düşüncesiyle hareket etmesine sebep olur. Kimseyi dinlemeden yalnızca kendi konuşan ve devamlı karşısındakilerin sözünü kesen kişilerin başlıca özellikleri ise şöyledir:
Yüksek Bir Ses Tonu Kullanmak
Bu karakterdeki kişilerin en çok kullandıkları yöntemlerden biri, konuşurken ses tonlarını yükseltmeleridir. Bu şekilde konuşarak karşılarındaki kişilere kendi doğrularını kabul ettirecekleri kanaatindedirler. Bağırarak konuşan ve her ortamda söz sahibi olmaya çalışan bu kişilerin yanıldıkları nokta, bu üslubun kendilerine toplum içinde saygın bir yer kazandırdığını zannetmeleridir. Oysa tam tersine, bu duruma şahit olan herkes, böyle insanların kendini beğenmişliğini, konuşmalarındaki samimiyetsizliği ilk andan itibaren fark eder. Bu nedenle bu kişiler saygı kazanmak yerine toplum içinde küçük düşerler. Karşı tarafı rahatsız eden ve hiçbir yarar sağlamayan yüksek sesle konuşmanın çirkin bir davranış olduğu bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmektedir:
“…Sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü, seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir.” (Lokman Suresi, 19)
Yaşça Büyük Olmakla Daha Akıllı ve Bilgili Olunduğunu Düşünmek
”Ben bilirim” düşüncesi her yaşta, toplumun her kesiminde görülen bir davranış bozukluğudur. Bu kişiler karşılarındakilerden yaşça büyük olmayı bir üstünlük sebebi olarak görürler. Öğrenmek için okumak, araştırmak gibi bir çaba sarf etmedikleri halde yaşadıklarının kendilerine bilgi ve tecrübe olarak çok şey kattığını düşünürler. Bu çarpık zihniyet dolayısıyla da sohbet ettikleri kişilere her fırsatta yaşlarını ve tecrübelerini hatırlatarak sözde üstünlüklerini hissettirmeye çalışırlar. Kendilerini her konuda bir uzman olarak gören bu kişiler konuşurken herkesten saygı bekler, ancak karşılarındakilere özellikle kendilerinden yaşca küçük olanlara saygı göstermezler. “Ben o yaştayken…”, “benim zamanımda…” gibi ifadeler kullanarak sık sık yaşca üstün olduklarını vurgulamaya çalışırlar.
Kuran ahlakından uzak kişilerin gösterdikleri bu karakterin aksine müminler tevazu sahibi olurlar. Allah’ın Kuran’da bildirdiği, “…Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.“ (Yusuf Suresi, 76) ayetini hiçbir zaman unutmazlar. Herhangi bir nedenle üstünlük taslamaz, yaşı küçük de olsa karşılarındaki kişilerin düşüncelerine saygı duyarlar.
Hatalı Olduğunu Kabul Edememek
Doğruları yalnızca kendisinin bildiğini zanneden, her ortamda bu sözde doğrularını karşısındakilere kabul ettirmeye çalışan kişilerin en hoşlanmadıkları durum ise yanlışlarının ortaya çıkmasıdır.
Fikir öne sürdükleri herhangi bir konuda söylediklerinin yanlış olduğunun anlaşılması bu kişileri son derece tedirgin eder. Böyle kimseler için önemli olan doğrunun ortaya çıkması değil, öncelikle kendi komplekslerinin tatmin olmasıdır. Bu nedenle de haksız oldukları ortaya çıksa bile bunu kesinlikle kabul etmek istemezler. Tevazu gösterip hatalarını kabul etmek yerine, tartışmacı bir üslupla haklı olduklarını ispat etmeye çalışırlar. Tamamen kibirden kaynaklanan bu yanlış tavır, kişiye hiçbir şey sağlamadığı gibi insanlara da büyük rahatsızlık verir.
Yüce Allah’ın Kuran’da bildirdiği ahlakı yaşamakta titizlik gösteren müminler ise, yanlış düşündüklerini fark etmeleri durumunda bunu gurur konusu yapmayarak hemen hatalarını kabul ederler. Doğrusunu öğrenmeye çalışır, bilgilerini artırması için Allah’a dua ederler. Bir Kuran ayetinde, insanlara her bilgiyi yegane güç sahibi olan Yüce Allah’ın öğrettiği şu şekilde bildirilmektedir:
…”Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.” (Bakara Suresi, 32)
Yabancı Kelimeler Kullanmak, Süslü Cümleler Kurmak
”Ben bilirim” düşüncesine sahip kişilerin karşılarındaki kişiyi etkilemek için kullandıkları bir diğer yöntem, konuşmalarını süslemektir. Bu amaçla konuşmalarında yerli yersiz bolca yabancı kelime kullanırlar. Çoğu zaman kendilerinin de anlamını tam olarak bilmedikleri bu kelimeleri kullanarak kültürlü bir insan oldukları izlenimini vermeye çalışırlar. Kendilerini dinleyen kişilere saygıları olmadığı için, onların bu konuşmaları anlayıp anlamadığına da dikkat etmezler. Onlar için önemli olan, bu yabancı kelimeleri kullanarak bilgili olduğunu göstermek, karşı tarafı ezmektir. Ayrıca bu kişiler dikkat çekmek için konuşmalarında uzun ve süslü cümleler kullanırlar. Böyle özlü bir anlatımdan uzak, hikmetsiz konuşmalar çoğu zaman karşı tarafın dikkatini dağıtarak düşündüklerinin aksine olumsuz bir etki uyandırır.
Akıl, hikmet ve samimiyetten uzak bir üslupla yapılan konuşmalar neticede ne kişiye ne de karşısındakine hiçbir yarar sağlamaz. Bu kötü ahlak özelliğinden kurtulmak, Allah’ın Kuran’da bildirdiği ahlaka uymakla mümkündür.
Kuran Ahlakına Uygun Konuşma Adabı
İnsanları tanımada en önemli ipucu, kişilerin konuşmalarında kullandıkları ifadelerdir. Kullanıan ifadeler, kişinin karakterini, içinde bulunduğu ruh halini yansıtır. İnsanın duyguları, düşünceleri, istekleri, korkuları konuşmalarına yansır. Dolayısıyla bir insanın ruh halinin nasıl olduğu, aklı, vicdanı konuşma üslubundan, sarf ettiği sözlerden büyük ölçüde ortaya çıkar.
Konuşmanın insanların karakterlerini ortaya koyduğunu ve samimiyetsiz kimseleri tanımada önemli bir kriter olduğunu Yüce Allah Kuran’da bildirilmiştir:
“Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir.” (Muhammed Suresi, 30)
Konuşma üslubu kötü ahlak özelliklerine sahip kişileri deşifre ettiği gibi; güzel ahlaklı, samimi iman sahibi müminleri de ortaya çıkarmaktadır. Rabbimiz, samimiyetlerine karşılık müminlere en güzel, en hikmetli ve en doğru konuşma tarzını nasip eder. Müminler, konuşmalarında hiçbir zaman karşı tarafa rahatsızlık veren bir üslup kullanmazlar. Bu amaçla yapılan konuşmaların boş, yararsız olduğunun sadece zaman kaybettirdiğinin bilincindedirler.
Konuşurken sesini yükseltmenin bir üstünlük sağlamayıp sadece kişiyi küçük düşürdüğünün farkındadırlar. Yüksek sesin değil de doğru ve yanlışı açık bir şekilde ortaya koyan “hikmetli konuşmanın” insanlar üzerinde etkili olacağını, bunun da Yüce Rabbimiz’in “Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir…” (Enfal Suresi, 29) ayetinde bildirdiği üzere, Kendisi’nden korkup sakınanlara verdiği bir özellik olduğunu bilirler.
Konuşmayı üstünlüğünü ortaya koyma aracı olarak kullanmak, bu amaçla karşıdaki kişilerin yaşça ve tecrübece eksik olduklarını vurgulamak, sadece bunu yapan kişiyi küçük düşürür. Allah Katında önemli olan yaşca, bilgice ya da mevkice üstün olmak değil; yalnızca takvaca üstün olmaktır.
Allah Katında Üstünlük Takva İledir
Müminler, kendilerinin hiçbir şeye sahip olmadıklarını, Allah dilemedikçe konuşmak da dahil hiçbir şeye güç yetiremeyeceklerini bilirler. “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne dağlara boyca ulaşabilirsin. Bütün bunlar, kötülüğü olan, Rabbinin Katında da hoş olmayanlardır.” (İsra Suresi, 37-38) ayetlerinde bildirildiği üzere, kendini beğenmişlik, ukalalık gibi kötü ahlak özelliklerinden titizlikle sakınırlar.
Allah Katında asıl üstünlüğün takvayla olduğunu bilir, bilgi ve tecrübelerini bir üstünlük sebebi olarak görmezler. Çevrelerindeki büyük küçük, güçlü zayıf herkese karşı -Kuran ahlakının gereği olarak- son derece saygılı bir üslup kullanırlar. Aksi bir tavrın gerçekte Allah’a karşı büyüklenmek anlamına geleceğini bilerek Allah’tan korkup sakınırlar. Bir Kuran ayetinde Allah Katındaki üstünlüğün sadece takvaya göre olduğu şu şekilde bildirilmiştir:
“…Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.” (Hucurat Suresi, 13)