Hz. İsa (as) Allah'ın mübarek bir elçisidir. Kuran'da Hz. İsa (as)'ın "Dünyada ve ahirette seçkin, onurlu, saygın ve (Allah'a) yakın kılınanlardan" (Al-i İmran Suresi, 45) olduğu bildirilmektedir. Allah Hz. İsa (as)'ı içinde yaşadığı toplumu Hakka davet etmesi için göndermiş ve ona doğruyu yanlıştan ayıran İncil'i vahy etmiştir. Maide Suresi'nin 46. ayetinde şu şekilde bildirilmektedir: Onların (peygamberleri) ardından yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayan ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik. Hazreti İsa'ya vahyedilen din, "Allah’a bir ve tek olarak iman edilen, hak din"dir. Ancak bu mübarek insanın tebliği, onun Allah Katına alınışının ardından, özünden uzaklaştırılmış, gerçek İseviliğin yerine "Hz. İsa (as)'ın Allah'ın oğlu olduğu, üçleme ve kefaret (Allah'ı tüm bu ifadelerden tenzih ederiz) gibi "batıl felsefeleri temel alan yanlış bir inanç oluşturulmuştur. Bu kimseler Hz. İsa (as)'ın Allah'ın bir tecellisi olduğu gerçeğini kavrayamamışlardır. Bazı Hıristiyanların içine düştükleri bu yanlışın büyüklüğü Kuran'da şu şekilde bildirilmektedir:
Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu ('Ol' kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek İlah'tır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter. Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler, Allah'a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O'na ibadet etmeye 'karşı çekimser' davranırsa ve büyüklenme gösterirse (bilmeli ki,) onların tümünü huzurunda toplayacaktır. (Nisa Suresi, 171-172) Andolsun, "Şüphesiz, Allah Meryem oğlu Mesih'tir." diyenler küfre düşmüştür. De ki: "O, eğer Meryem oğlu Mesih'i, onun annesini ve yeryüzündekilerin tümünü helak (yok) etmek isterse, Allah'tan (bunu önlemeye) kim bir şeye malik olabilir? Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin tümünün mülkü Allah'ındır; dilediğini yaratır. Allah herşeye güç yetirendir. (Maide Suresi, 17) Kuran'ın bir çok ayetinde bildirildiği gibi Hz. İsa (as) söz konusu kimselerin bu yakıştırmalarından uzaktır. O, Allah'ın yarattığı bir kuldur. Rabbimiz'e teslim olmuş, yüksek ahlaklı, alemlere üstün kılınmış, çok mübarek bir peygamberdir. İnsanlara hak dini anlatırken de hep Rabbimiz'in üstün güç ve kudretini ifade etmiş, kendisinin de Allah'ın kulu olduğunu bildirmiştir. Hz. İsa (as), aynı Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Muhammed (sav) ve diğer tüm peygamberler gibi Allah'ın kulu ve peygamberidir. Yaratılmış bir beşerdir, insani özelliklere sahiptir, ölümlüdür. Kendisi Allah’a dua etmektedir. Kuran'da Hz. İsa (as)'nın, insanlara nasıl tebliğ yaptığı ve kendisini nasıl anlattığı şu şekilde bildirilmiştir: (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitab'ı verdi ve beni peygamber kıldı. Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti." (Meryem Suresi, 30-31) "Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin. Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur." (Al-i İmran Suresi, 50-51) Hz. İsa (as)’a ilahlık atfetmek (Allah’ı tenzih ederiz), Yüce Rabbimiz’in kadrini hakkıyla takdir edememek, Allah’ın büyüklüğünü ve yüceliğini anlayamamak, O’nun İlahi gücünü kavrayamamak anlamına gelir. Yüce Allah kuşkusuz ki tüm eksikliklerden, acizliklerden münezzehtir. Dünyaya ait herşey Allah’ın eseridir, tek Yaratıcı, tek Güç ve Kudret Sahibi Allah’tır. Allah Kuran’da insanlara bunu şöyle bildirmiştir: De ki: O Allah, birdir. Allah, Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır). O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir. (İhlas Suresi, 1-4) Allah’ın dışında her varlık, yalnızca O'nun tecellisidir. Hz. İsa (as) da Rabbimiz'in en güzel isimleriyle tecelli ettiği mübarek peygamberlerden biridir. Her Varlık Allah’ın Tecellisidir, Allah Tüm Varlıkları Sarıp Kuşatmıştır Allah tüm kainatı yoktan var eden, tüm kainat üzerinde mutlak Hakimiyet Sahibi olandır. Göklerin ve yerin mülkü yalnızca O’na aittir. Allah her yerdedir. Tüm anneler ve babalar Allah'ın tecellileridirler. Tüm oğullar ve çocuklar Allah'ın tecellileridirler. Tüm kelebekler, kuşlar, ağaçlar, güller, meyveler Allah’ın tecellisidir. Gezegenler, güneşler, devasa kainat Allah’ın tecellisidir. Allah'ın Zatı birçok yerde ve birçok şekilde tecelli edebilir. Bu, Allah’ın yaratma sanatıdır. Allah, üstün güç ve kudretini, dilediği varlıkta dilediği şekilde göstermeye kadirdir. Allah, yarattıklarından ayrı değildir. Tüm varlıklar, evrendeki her şey O’nun birer görüntüsüdür. İnsanlar, hiçbir zaman Allah’ın Yüce Zatı’nı göremezler, ama O’nun tecellileriyle sürekli muhataptırlar. İnsanın kendisi de Allah’ın bir tecellisidir. Yüce Allah, evrende var olan her şeyi, tüm varlıkları sarıp kuşatmıştır. Allah bir ayetinde bu gerçeği şöyle haber verir: Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katı'nda şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255) Allah, yarattığı tecellilerine yakınlığını ise şöyle haber vermiştir: Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. (Kaf Suresi, 16) Yine Rabbimiz, Yüce Zatı’nın her yeri kuşattığını şu ayetle bildirmiştir: Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir. (Bakara Suresi, 115) Hz. İsa (as) ise üstün ahlakı, örnek tavrı, Rabbimiz'in kendisine bahşettiği mucizeleri, Allah'ın lütfuyla sahip olduğu olağanüstü özellikleriyle Allah'ın özel bir tecellisidir. Allah'ın çok sevgili bir kulu, Rahman isminin çok yoğun olarak tecelli ettiği kutlu bir peygamberidir. Allah'ın takdiriyle adeta melek ahlakı gösteren, mübarek ve üstün tavırlı bir insan olması, bazı kimselerin onun Allah'ın Zatı olduğu veya Allah'ın oğlu olduğu (Allah'ı tüm bu ifadelerden tenzih ederiz) yanılgısına kapılmalarına sebep olmuş olabilir. Allah, Hz. İsa (as)’da olağanüstü güzellik ve üstünlükte tecelli etmiştir. Bazı Hıristiyanların bu gerçeği gereği gibi kavrayamamaları ve anlayamamaları, doğru şekilde ifade edememeleri zaman içinde gerçek din ahlakından uzak yorumların ortaya çıkmasına sebep olmuş olabilir. Oysa Hz. İsa (as), yalnızca bir beşerdir, yemek yiyen, uyuyan, Allah’a dua eden, Allah'tan korkup sakınan, Allah'a sığınan, Allah’ın yarattığı bir kuldur. Allah'ın çok sevdiği, onurlandırdığı, seçkin kıldığı mübarek bir insandır, ama bir kuldur. Unutmamak gerekir ki, Hz. İsa (as) hakkında gerçek din ahlakından uzak, akıl ve mantık dışı iddialarda bulunmak pek çok Hıristiyanın dinden soğumasına da neden olmaktadır. Hıristiyan kardeşlerimizin bu gerçeği göz önünde bulundurarak, Hz. İsa (as)'ın anlattığı hak dine uygun olmayan batıl düşünce ve inanışlardan tam anlamıyla kopup ayrılmaları gerekmektedir. Allah’ın izniyle içinde bulunduğumuz ahir zamanda Hz. İsa (as), o güzel cemali ve nuru ile tekrar yeryüzüne nuzül edecek, Hz. Mehdi (as) ile birlikte İslam’ın dünyaya hakim olmasına vesile olduktan sonra dünya hayatındaki ömrünü tamamlayarak vefat edecek ve cennette, Allah’ın sonsuz ve muhteşem güzellikte bir tecellisi olarak varlığını sürdürecektir. Baki olan, sonsuz varlığı ve kudreti her yeri kuşatmış olan Yüce ve Kebir olan yalnızca Allah’tır. Hz. İsa (as) Hakkındaki Gerçek Kuran'da Bildirilendir Bazı Hıristiyanların Hz. İsa (as)’a duydukları sevgi nedeniyle, Hz. İsa (as)'ın Allah'ın lütfuyla sahip olduğu güzel özellikleri ve Allah'ın bu mübarek elçisindeki yoğun Rahmani tecellisini farklı ifade etmeleri ciddi bir hatadır. Yüce Allah birdir, tek Yaratıcı’dır, O’ndan başka İlah yoktur. Canlı cansız tüm kainatın yaratıcısı olan Allah Hayy'dır. Daima diridir, her an her şeye hakimdir, her şeyi bilir, her şeye güç yetirir, O hiçbir şeye ve hiç kimseye muhtaç olmayandır. Ancak tüm canlılar var olabilmek ve varlıklarını devam ettirebilmek için Rabbimiz'e muhtaçtırlar. Hz. İsa (as) da, Allah'a muhtaç olduğunu bilen, Allah'a kulluk görevini yerine getirmekten derin haz duyan, Rabbimiz'e teslim olmuş çok samimi bir insandır. Allah Kuran'da Hz. İsa (as)'ın bu özelliğini şu şekilde bildirmektedir: Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler, Allah'a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O'na ibadet etmeye 'karşı çekimser' davranırsa ve büyüklenme gösterirse (bilmeli ki,) onların tümünü huzurunda toplayacaktır. (Nisa Suresi, 172) Kuran'da Hz. İsa (as)'ın Allah'ın kulu olduğu bir başka ayette de şöyle bildirilmektedir: (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı." (Meryem Suresi, 30) Hz. İsa (as)'ın ölümlü olduğu, her insan gibi öldükten sonra ahirette yeniden diriltileceği ise şu şekilde haber verilmiştir: "Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de." (Meryem Suresi, 33) Onu Allah yaratmış, kendisine dünya üzerinde tevhid inancını anlatması için elçilik görevi vermiştir. Sonrasında Rabbimiz, ona tuzak kuranların sinsi planlarını boşa çıkararak Hz. İsa (as)'ı Kendi Katına almıştır. Hz. İsa (as) içinde bulunduğumuz ahir zamanda yeniden dünyaya gelecek ve Allah'ın emrettiği şekilde elçilik görevini tamamlayacaktır. Onun tüm kaderini; hayatı boyunca karşılaştığı her olayı yaratan, belirleyen ve zamanı geldiğinde tüm bunları gerçekleştiren Allah'tır. Gösterdiği tüm mucizeleri yaratan Allah'tır. Hz. İsa (as)'ın sahip olduğu tüm güzellikler, Allah'ın ondaki tecellisidir. Gösterdiği mucizeleri de Allah'ın kendisine olan rahmeti ile gerçekleştirmiştir. Hz. İsa (as), dünya hayatı süresince Allah'a olan güçlü imanını tebliğ etmiş ve insanları Allah'ın dosdoğru yoluna çağırmıştır. Meryem Suresi'nde Hz. İsa (as)'ın insanları Allah'a iman etmeye çağrısı şöyle bildirilir: Gerçek şu ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur. (Meryem Suresi, 36) Samimi Hıristiyanların da Hz. İsa (as)'ın Kuran'da haber verilen bu çağrısına icabet etmeleri, Allah'ı birleyenler olarak Rabbimiz'e teslim ve kul olmaları gereklidir. Hz. İsa (as)'ın nüzulunun çok yaklaştığı bugünlerde, bu mübarek ve kutlu peygamberin gelişi için yapılacak en güzel karşılama hiç şüphesiz onun tebliğ ettiği Allah inancına, hanif olarak iman etmektir. Rabbimiz'in Kuran'da buyurduğu gibi; "... O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir." (Furkan Suresi, 2) Allah, tüm kainatın mutlak hakimidir, hiçbir ortağa ya da yardımcıya ihtiyacı yoktur. İsra Suresi'nde şu şekilde bildirilir: Ve de ki: "Övgü (hamd), çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı) bulunmayan Allah'adır." Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et. (İsra Suresi, 111) Hz. İsa (as)’ın Nüzulu İle Tüm Hıristiyanlar Kuran’da Belirtilen Bu Gerçeğe İnanacaklardır İçinde bulunduğumuz ahir zaman, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)’ın zuhurunun gerçekleşeceği dönemdir. Kuran ayetlerine, Peygamberimiz (sav)’den rivayet edilen hadislere ve büyük İslam alimlerinin açıklamalarına göre Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)’ın geliş dönemi çok yakındır. Bu kutlu dönem, tüm dünyada Allah’ın bir ve tek olarak anıldığı, din ahlakının özünün yaşandığı, bolluk, bereket, refah, barış ve güvenlik dönemi olacaktır. Bu dönem Altın Çağ olarak anılacaktır. Kuran’da bildirildiği gibi, Hz. İsa (as)’ın yeniden yeryüzüne gönderileceği bu dönemde, Kitap Ehli’nden (Hıristiyanlar ve Museviler), Hz. İsa (as)’a inanmayacak tek bir kişi bile kalmayacaktır (Nisa Suresi, 159). Bu dönemde Hz. İsa (as), kendisini Allah'ın seçtiği, kutlu, değerli ve üstün bir beşer olduğunu, Allah’ın oğlu olmadığını, Bir ve Tek olan Yüce Allah’a iman ettiğini açıklayıp tüm Hıristiyanları tevhid inancına çağıracaktır. Rabbimiz'in müjdelediği gibi, onun döneminde istisnasız olarak tüm Hıristiyanlar ona icabet edeceklerdir. Allah’ın izniyle bu dönem çok yakındır. İşte bu dönemde tüm Hıristiyanlar, gerçekleri kesin ve açık olarak Hz. İsa (as)’dan duyacak ve hak olana iman edeceklerdir. Tüm dünya, iman edenlerin kelime-i tevhidde birleştikleri, kardeşçe yaşadıkları, huzur ve güven yeri olacaktır.