İnsanın mesleğine göre bir karakter geliştirmesi, neden büyük bir yanılgıdır?
Mesleki karaktere bürünerek yapılan hatalar nelerdir?
Kuran ahlakına uygun olmayan bu çarpık karakterlerden kurtulmak isteyen bir kişi, nasıl bir yol izlemelidir?
Sosyal itibar ve servet, Kuran ahlakından uzak toplumlarda, bir insanın değer görmesi için gerekli olduğu düşünülen ölçülerdir. Bu nedenle çoğu zaman kişi mesleğini seçerken o meslekle elde edeceği sosyal konumu ve itibarı göz önünde bulundurur. Mesleğini seçtiği andan itibaren ise o güne kadar sergilediği karakteri bir yana bırakır, o mesleğe ait özel bir karaktere bürünür. Her mesleğin "meslek adabı" adı altında anılan kendine has çarpık anlayışları da vardır. Dolayısıyla seçtiği meslekte başarılı olabilmek ve bir yerlere gelebilmek isteyen her insan, bu "adap" olarak tanımlanan yanlış kurallara uymak zorundadır. Bu durum yaşam tarzından karakterine kadar hayatının her alanında etkisini gösterir. Giyim tarzından, yürüyüşüne, oturuşuna, ses tonuna, konuşma üslubuna kadar herşeyi mesleğini temsil eder. Mesleki Karaktere Bürünen İnsanların Sahte Dünyası
Rabbimiz'in Kuran'da bildirdiği güzel ahlaka değil de yaptığı mesleğin karakterine bürünen kimseler arasında olumlu ve dengeli özelliklere sahip, gerçek anlamda huzurlu bir hayat yaşayan modele rastlamak pek mümkün değildir. Çünkü tüm bu karakterler, din ahlakına uygun olmayan bir sistemden türemiştir. Ancak bu noktada önemle belirtilmesi gerekmektedir ki, farklı eğitim ve özveri gerektiren her meslek kuşkusuz çok değerlidir. Elbette insanların bir toplum olarak yaşayabilmesi için herkesin belirli bir mesleği olmalı, her insan kendi yetenekleri ve istekleri doğrultusunda hizmet vermeli, topluma faydalı bir insan olmalıdır. Ancak burada vurgulanmaya çalışılan; insanları mesleklerine göre değerlendirmenin, ona göre bir sınıflandırmaya koymanın yanlışlığı, Allah rızası unutularak yapılan herhangi bir mesleğin kişilere suni birer karakter verdiği ve kişileri kibirlenmeye sürüklediğidir. Nitekim bu karakterleri ortaya koymaktaki asıl amaç da zaten şahısları değil, Kuran ahlakından uzak bir toplumun büyük bölümüne hakim olan çarpık anlayışı deşifre etmektir. Mesleki Karaktere Bürünerek Yapılan Hatalar Bir konunun uzmanı olan bazı bilim adamları, uzmanı oldukları konularda gösteriş yapmaya çalışırlar. Bu alanlarla ilgili bilgilerini özellikle yabancı kelimeler eşliğinde anlatarak arkadaş sohbetlerinde bunu gösteriş unsuru olarak kullanırlar. Bir diğer örnek olarak da bazı doktorlar verilebilir. Allah'ın Şafi sıfatının birer tecellileri olan doktorlar, insanların sağlıklarını kazanmalarına vesile olan değerli insanlardır. Meslekleri de çok özveri isteyen değerli bir meslektir. Ancak bazı doktorlar, şifayı verenin Allah olduğunu göz ardı ederek herkesin sağlığının kendilerinin ellerinde olduğu gibi büyük bir yanılgıya kapılıp bu psikolojiyi ömürlerinin sonuna kadar taşıyabilmektedirler. Ya da bazı yöneticiler patronlarının yanında son derece ezik bir karaktere bürünürler. Onlara karşı her zaman için son derece temkinli, hatta kimi zaman "iki büklüm"dürler. Buna karşılık kendilerine bağlı olarak çalışan kimseleri ahlaklarını hiç değerlendirmeden ezmeye çalışırlar. Sahip oldukları çarpık mantığa göre kendileri o insanlardan makamca ve maddi olarak üstündürler, o halde onlara her türlü kötü muameleyi yapma hakkına sahiptirler. Verilen örnekler bu meslek gruplarının çok küçük bir bölümünü oluştursa da, sergiledikleri ortak tavırlar dikkat çekicidir. Oysa Allah mesleği ne olursa olsun insanları ancak Kuran ahlakını yaşadıklarında ve iman ettiklerinde mutlu olacakları şekilde yaratmıştır. Kuran'da belirtilen bu ahlak modeli dışında binlerce yaşam şekli, binlerce karakter yapısı daha türetilse de yine aynı sonucu verecek, sıkıntı, karmaşa ve huzursuzluk getirecektir. Hüküm ve hikmet sahibi Yüce Rabbimiz, mutluluğun sırrını Kuran'da şu şekilde haber vermiştir: “… Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.” (Ra'd Suresi, 28) Müminlerin Karakterleri Mesleklerine ve Bulundukları Ortama Göre Değişmez Ahlakının temelini Allah korkusu üzerine kurmuş olan bir mümin, içinde bulunduğu birtakım dünyevi şartlara göre tavır ve karakter değiştirmez. Örneğin çok büyük bir maddi zenginlik, önemli bir mevki kazandığında şımarmaz ya da maddi olanakları az olduğunda ezik bir ruh haline girmez. Sahip olduğu bütün nimetleri ve özellikleri ona verenin Allah olduğunun bilincindedir. Allah'ın dilerse, bir iş ya da mevkiyi kendisinden bir anda alabileceğini bildiğinden bununla ilgili hiçbir büyüklenmeye kapılmaz. Elbette müminler de meslek sahibi kişilerdir, fakat Allah'a samimi bir şekilde iman eden bu kişilerin karakterlerini iş yerleri, statüleri gibi hususlar belirlemez. Müminler o mesleğin getirdiği özel bir ruh haline girmezler. Onlar güçlerini ve şahsiyetlerini imanlarından alırlar. Bundan dolayı hangi şartlar altında olurlarsa olsunlar, bu manevi güçlerinde bir değişiklik olmaz. Çünkü Allah Kuran'da müminlerin güçlü, hiçbir zaman için sarsılmayan onurlu kişilikleri olduğunu haber vermiştir. Müminlerin ahlak ve karakterleri konusundaki tek kıstasları Allah'ın sözü olan Kuran'dır. Bu kişiler insanların rızasını gözeten değil, sadece Allah rızasını kazanmayı amaçlayan sağlam bir karakter sahibidirler. Buna karşın, samimi Müslümanlardan farklı olarak, basit ve zayıf karaktere sahip olan kişiler her ortam ve şarta göre ahlaklarını değiştirirler. Kendilerince en ufak bir aksaklık olduğunda telaşa kapılarak umutsuzluğa düşen bu kimseler, "İnsana bir nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman da umutsuzluğa kapılır" (İsra Suresi, 83) ayetinde bildirilen kötü ahlakı gösterebilirler. İslam Ahlakının Kazandırdığı Üstün Şahsiyet Kuran ahlakına uyulmadan yaşandığında, bir insan için ortaya binlerce ayrı inanç ve karakter çıkar. Bu farklı karakterleri taşıyan insanların her birinin yaşama amaçları, idealleri, ahlak anlayışları, doğruları, yanlışları ve yaşam tarzları da birbirinden ayrıdır. Bu yapılar birbirlerine kıyasla o kadar büyük zıtlıklar içerir ki, bu kimselerin bir arada uyumlu bir şekilde yaşayabilmeleri çoğu zaman mümkün olmaz. Herkes kendi inancının ve kendi yaşam tarzının doğruluğunu savunur ve başkalarınınkini eleştirir. Birbirlerini beğenmedikleri ve pek çok noktada birbirleriyle çeliştikleri için de zor bir hayat yaşarlar. İnsanlar için tek çözüm, din ahlakına göre yaşamayan toplumların kurallarından tamamen sıyrılıp, Kuran'da bildirilen "mümin karakteri"ni yaşamalarıdır. Ancak o zaman Allah onlara olan nimetlerini artıracak ve mutluluğun yolunu açacaktır. Çünkü insanı yaratan Allah onun yaşayabileceği en ideal hayatı, herşeyden en çok zevk alabileceği sistemi ve mutluluğun yolunu yine Kuran'da bildirmiştir. İnsan ancak Kuran ahlakını yaşayarak ve mümin karakteri sergileyerek mutlu olabilir. Bir ayette şöyle buyrulur: "Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler." (Rum Suresi, 30) İslam ahlakından uzak yaşayan toplumlarda insan karekterleri çoğunlukla belirli kriterlerin etkisinde kalarak gelişir. Bunların başlıcalarından biri de mesleklerdir. Çünkü böyle toplumlarda meslek, insanın toplumiçerisindeki sosyal kimliğini ve sınıfını belirleyen en önemli etkendir. Hesap Günü Üstünlük Ölçüsü Takvadır Mesleğine göre tavır sergileyen kişilerin yanlış davranışları, Kuran ahlakından uzak yaşayan toplumların çarpık ahlak anlayışı içerisinde göze batmaz ve gündeme getirilmez. Ancak bu, Kuran ahlakına göre büyük bir vicdansızlık örneğidir. Allah, insanlar arasındaki üstünlük ölçüsünü Kuran'da “…Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca (Allah'tan korkup-sakınma konusunda) en ileride olanınızdır…” (Hucurat Suresi, 13) ayetiyle haber vermektedir. Dolayısıyla bir kişinin erkek veya kadın olması, genç veya yaşlı olması, doktor veya sekreter olması o kişinin hesap günü sorguya çekileceği konular değildir. İnsanlar o gün Allah'a olan yakınlıklarından, gösterdikleri derin bağlılıktan sorumlu tutulacaklardır. Bu nedenle bir kişi ancak kendi bulunduğu şartlar içerisinde Allah'ın Kuran'da emrettiği şekilde yaşamakla, Kuran ahlakına uygun bir karakter geliştirmekle sonsuz cennet hayatını umabilir. Mesleki Karekterlerden Kurtulmak İçin... Kuran ahlakına göre değil de mesleklerine göre bir karakter geliştiren insanlar incelendiğinde, istisnasız hepsinin büyük bir "sıkıntı" ve "kayıp" içeinde oldukları ortaya çıkar. Ayrıca bu karakterlerden tek bir tanesinin bile dengeli ve huzurlu bir kişilik geliştiremediği, yaşadığı hayattan gerçek anlamda mutlu olamadığı görülür. Şunu önemle belirtmek gerekir ki, tüm insanlar için tek çözüm, Kuran'da bildirilen "mümin karakteri"ni yaşamaktır. Ancak o zaman Allah onlara olan nimetlerini artıracak ve mutluluğun yolunu açacaktır. Çünkü insanı yaratan Allah onun yaşayabileceği en ideal hayatı, herşeyden en çok zevki alabileceği sistemi ve mutluluğun yolunu yine Kuran'da bildirmiştir. Unutmamak gerekir ki, tüm bu güzelliklerin kapısı istisnasız her insan için sonuna kadar açıktır. İnsanın önünde her an bu nimetleri yakalamak için bir fırsat vardır. Bunun için ne büyük fedakarlıklarda bulunmak, ne günlerce çalışıp yorulmak, ne de herhangi zor bir engeli aşmak gerekir. İnsanın içinde sadece samimi olmaya ve Allah'a sığınmaya niyet etmesi, bu kapının açılması için yeterlidir. Bu ise çok kısa sürede gerçekleşebilecek bir karardır. Bu nedenle tüm bu çarpık karakterlerden kurtulmak isteyen kişi bilmelidir ki yapacağı şey, Allah'a karşı samimi olmaktır. Her insanın bu satırları okurken dahi tek bir niyetle Allah'ın rahmetini ve cennetini kazandıracak bir karakter kazanması mümkündür. Çünkü Allah herkesi duymakta ve kalbinden geçenleri bilmektedir; ona şah damarından daha yakındır. İnsan niyetini değiştirdiğinde Allah bunu o an bilir ve dilerse o kişinin üzerindeki nimetini değiştirip güzelliklerini artırır. Yüce Allah samimi olarak tevbe etmeyle ilgili olarak bir ayette şöyle bildirir: “Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” (Furkan Suresi, 70) Kuran ahlakına göre yaşamayan toplumlarda her insan mesleği, sosyal itibarı ve serveti ölçüsünde değer görür. Bu büyük yanılgının gerçekte en çok zarar verdikleri ise, mesleki birtakım karekterlere bürünen kişilerin kendisidir. Bunun bilincinde olan müminler, mesleki birtakım kimlikleri yüklenerek şahsiyet ve üstünlük bulmaya çalışmazlar. Çünkü Allah Katında insanlar arasındaki üstünlüğün ne sahip olunan mesleğe ne de servete göre değil yalnızca takvaya göre olduğunun bilincindedirler.